İç Mimarlığın hala başlı başına ayrı bir branş olarak kabul edilmemesini eleştiren RSG İçmimarlık yöneticileri R. Semih Güven ve Didem Güven, iç mimarlara da imza yetkisinin verilmesi gerektiğine dikkat çekiyor; ancak o zaman yapıların daha anlam kazanıp, iç mimarlık mesleğinin hak ettiği gibi gelişeceğini belirtiyorlar. Sanatı, yaşam alanına entegre ederek sunmayı amaçladıklarını da vurgulayan Didem & Semih Güven, iç mimarlığı sanatın bir parçası olarak gördüklerini dile getiriyor.
RSG İç Mimarlık hakkında bilgi alabilir miyiz?
2002 yılında kurduğumuz RSG İç Mimarlık’ta tasarım ve uygulama alanlarında, farklı ölçeklerle çalışmalar yapıyoruz. Sanatı, yaşam alanına entegre ederek sunmayı amaçlıyoruz, çünkü iç mimarlığı sanatın bir parçası olarak görüyoruz. Üzerinde çalıştığımız her projede yaratıcılığımızı ve hayal gücümüzü, sahip olduğumuz profesyonel tecrübelerle birleştirerek daha önce tasarlanmamış olanı sunmak adına çalışıyoruz.
RSG İç Mimarlık olarak, dünyada her an değişmekte olan tasarım trendlerini takip ederek ve farklı örnekleri yorumlayarak onlara yeni bakış açıları getiriyoruz. Bu yönelimle; mimari tasarım anlayışına detay katarak, mekandaki uyumu yakalıyor ve yaşam alanıyla kullanıcılarını bütünleştirmeyi hedefliyoruz. Estetiğin, zarafetin ve yeniliğin mekandaki etkisinin bilincinde, ince detaylara önem veriyoruz. Çünkü tasarımın mekan ile bir bütünlük oluşturması gerektiğini çok iyi biliyoruz. Bu konuda yaratıcı fikir ve tasarıma yönelik konsept danışmanlığı hizmeti sunuyoruz.
RSG İç Mimarlık olarak, 10 yıldır yurtiçi ve yurtdışında; konut, ofis ve hastane gibi mekanların iç mimari projelerinde, yenilikçi tasarımlarımızla yer aldık. Bundan sonrada hedefimiz; geleceğin tasarımlarını yorumlamaya devam etmek olacaktır. Bu görüşü benimseyen tasarımcı ve görselleştirme uzmanlarından oluşan bir kadromuz var.
Yer aldığınız projeler hakkında bilgi alabilir miyiz?
Projelerimizi; konut, ofis ve hastane olmak üzere üç kategoride toplayabiliriz. Türkiye’nin her yerine ve ülke dışına da proje hizmetleri sağlıyoruz. Ayrıca İzmir ve yakın çevresinde istenildiği takdirde uygulama hizmetleri de sunabiliyoruz.
Konut projeleri; özel ve toplu işler olarak ikiye ayrılır. Özel işlerde müşterilerimizin genelde yeni satın aldıkları kışlık ve yazlık evlerinin iç mimari tasarımlarını yapıyoruz. Bazen mevcut oturdukları konutlarda da renovasyonlar yaptığımız da oluyor. Öte yandan ağırlıklı olarak bir takım büyük İstanbul firmalarının satış ofisi ve örnek dairelerini yapıyoruz. Yaptığımız büyük ölçekli (3000 m2 – 5000 m2) ofis işleri genelde İstanbul yada Ankara’da oluyor; bu işler de yalnızca projelendirme kısmını biz yapıyoruz. Hastane olarak, İzmir’deki Kent Hastaneleri grubunun işlerini uzun zamandır yapıyoruz. Onlar sayesinde hastane işinde oldukça yol kat etmiş durumdayız.
İç Mimaride önem verdiğiniz, mutlaka olmasını istediğiniz detaylar var mıdır?
Bizi tanıyanlar ve bizimle çalışan ekipler iyi bilir ki, detay konusunda çok hassasız. Tüm kontroller bizzat tarafımızdan yapılır. Malzemelerin birbiriyle olan ilişkileri geçişleri veya birleşme detayları bizler için çok önemlidir. Bazı takıntılarımız vardır; mesela yalnızca alüminyum doğrama kullanırız. Beyazı çok severiz. Laminat parke tercih etmeyiz, beyaz kapıları severiz…
Ülkemizde iç mimari / mimarinin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz, bir yandan olumlu bir ilerleyiş olduğunu düşünüyoruz. İlgili branşlarda bir çok yeni üniversite açılıyor, dolayısıyla bir çok yeni mezun veriyorlar. Özellikle iç mimari kavramının gelişmesine ve ihtiyaç duyulmasına çok büyük katkıda bulunuyorlar. Bir taraftan da bu kadar hızlı bir devinimin sonucu ve maddi olguları da düşündüğünüzde tam olarak yetişmeyen bir çok genç meslektaşımız piyasaya çıkıyor izlenimine sahip oluyoruz.
İnşaat sektörünün gelişimini, yapılan yeni projeleri mimari açıdan nasıl buluyorsunuz, artıları eksileri sizce nelerdir?
Son zamanlarda inşaat sektöründe oluşan patlamayı herkes gibi hayretle izliyoruz. Bu patlama yalnızca İstanbul ile kısıtlı değil; tüm Türkiye’de tablo bu. Biliyorsunuz ekonominin birinci ilkesi arz-talep dengesidir. Açıkçası çok güzel projeler yapılıyor, ciddi emek harcanıyor; ama şu anda talebin bu kadar çok olduğunu düşünmüyoruz. Zaman gösterecek her şeyi…
İç mimarinin (mimarlığın) en önemli sorunları sizce nelerdir?
İç mimarlar olarak bizlerin en büyük sorunu, hala maalesef mimarlık işinin kapsamında beraberce değerlendirilmesi, başlı başına ayrı bir branş olarak kabul edilmemesi. Ne zaman ki, iç mimarlara da imza yetkisi verilecek; işte o zaman yapılar daha bir anlam kazanacak ve iç mimarlık gelişecektir.
Bir mimar olarak ülkemizde yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarını nasıl izliyorsunuz?
Bence, geç kalınmış bir hareket. Gerek estetik gerekse ülkemizin deprem riskini düşündüğümüzde uzun zaman önce başlanması gerekirdi. Herkes için uzun bir süreç olacak ama, eminim sonuçtan tüm halk mutlu olacaktır.
Son yaşanan Gezi Parkı Direnişi kapsamında, ülkemizde tartışma konusu olan yapılaşmalara dair görüşlerinizi paylaşır mısınız?
Bizim en büyük eksiğimiz, yapılan kentsel planlaşma ya kısa vadeli oluyor, ya da o dönem başta olan politikacıların görüşlerine göre değişiklik gösteriyor. Bir ağaç kolay yetişmiyor... Uygar kentler doğayı, yeşili yok etmeden, beraberce yaşamayı biliyorlar. Biz de bunu sağlayabilmeliyiz.
Ülkemizdeki iç mimarlık eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Köklü eski okullar ile ilgili bir sorun yok diye düşünüyoruz. Fakat yeni açılan üniversitelerle ilgili ciddi kadro sıkıntısı olduğunu biliyorum. Bize yeni gelen bazı mezunlar daha ‘mdf’ nin kalınlığını öğrenmeden mezun oluyorlar. Bundan daha açık bir cevap olamaz diye düşünüyoruz
